Makale
Firavun’un Çocukları Öldürmesi
Kur’an tefsirinde gerçekliÄŸin iÅŸlevsellikle iliÅŸkisi açısından Firavun’un durumu, önemli bir örnek teÅŸkil eder. Firavun’un Ä°srailoÄŸullarının erkek çocuklarını öldürdüğü ve kız çocuklarını saÄŸ bıraktığı olayın sebebini açıklarken Taberî, özetle şöyle demektedir: “Fi¬ravun’un, Ä°srailoÄŸullarının erkek çocuklarını öldürme sebebi, rivayet edilen ÅŸu olaydır: ‘Bir gün Firavun, rüyasında bir ateÅŸin Kudüs’ten Mısır’a doÄŸru gelip Kıptî ırkından olanları yaktığını ve Ä°srailoÄŸullarına dokunmadığını görür. Bunun üzerine sihirbaz ve kâhinleri toplayıp onlardan bu rüyanın yorumunu sorar. Onlar da ÅŸu cevabı verirler: ‘Ä°srailoÄŸullarından bir çocuk doÄŸa¬cak, sen onun eliyle mülkünü kaybedip helak olacaksın.’ Ä°ÅŸte bunun üzerine Firavun, Ä°srailoÄŸullarının doÄŸan her erkek çocuÄŸunun öldürülmesini emreder.
Ä°bn-i Kesîr ise Firavun’un bu davranışının sebebini şöyle izah etmektedir: “Ä°brahim (as), hanımı Sâre ile birlikte Mısır’a gittiÄŸinde, o dönemin zorba idareci¬si, Sâre’yi cariye edinmek istemiÅŸ, fakat Allah, Sâre’yi o zorbanın tasal¬lutundan korumuÅŸtur. Bunun üzerine Ä°brahim (as), oÄŸluna, kendi soyundan bir kiÅŸinin geleceÄŸini ve onun vasıtasıyla Mısır’ın helak olacağını söylemiÅŸtir. Fira¬vun’un ırkından olan Kiptiler, Ä°srailoÄŸullarından bu haberi öğrenip Firavun’a an¬latmışlar o da buna karşı tedbir olarak Ä°srailoÄŸullarının doÄŸan erkek çocukları¬nın öldürülmesini emretmiÅŸtir. Fakat bu tedbirler, kaderi önleyememiÅŸtir.” (1)
Firavun’un bu katliamı yapmasına sebep olan ÅŸey; kâhinlerin ona Ä°srailoÄŸulları arasında doÄŸacak bir çocuÄŸun onun mülküne ve krallığına son verecek olduÄŸuna dair bilgidir. Bu sözü ona söyleyenler güya kâhin veya müneccimlerdir. Bir diÄŸer görüşe göre o bir rüya görmüş ve bu ÅŸekilde yorumlanmıştır. Zeccâc’ın bu konuda; “Firavun’un ahmaklığından hayret edilecek husus ÅŸu ki; o, ÅŸayet kâhin doÄŸru söylemiÅŸse çocukları öldürmenin ona faydasının olmaya-cağını, eÄŸer yalancıysa öldürmenin anlamının kalmayacağını fark edememiÅŸti.” dediÄŸi nakledilir. Katade’nin ise konuyla ilgili olarak şöyle dediÄŸi rivayet edilmiÅŸtir: “Firavun’un bir müneccimi vardı. Bu müneccim kendisine şöyle demiÅŸti: ‘Bu sene doÄŸacak bir evlat senin hükümdarlığına son verecek¬.’ Bunun üzerine Firavun o sene doÄŸan çocukların öldürülmesini emretmiÅŸ¬tir.” Buna dair açıklamalar daha önceden geçmiÅŸ bulunmaktadır. (2)
Bu olayın aktarılışında bazı müfessirlerin söz konusu müneccim ya da kâhin kaynaklı anlatımlara hak verdikleri görülmektedir. Bir kısmı da böyle bir ÅŸeyin olamayacağını konunun bizzat Kur’an’da geçmemesine baÄŸlar. Fakat bütün bunlara raÄŸmen mesele Kur’an bütünlüğü içinde yorumlandığında baÅŸka bir delile ihtiyaç duymaksızın bu olayın bir kurgu olduÄŸu sonucuna varmak mümkündür. (3)
Bu konunun anlatıldığı pasajların birinde olay nakledildikten hemen sonra Musa (as)’nın bebekken annesi tarafından sandığa konulup nehre bırakıldığı ifade edilir. Çünkü erkek çocuklar öldürülmektedir ve bu yüzden annesi onu bu zulümden kurtarmak için nehre bırakmıştır. Diyelim ki burada varsayılan kehânetin gereÄŸi olarak Firavun Musa (as)’yı arıyor ve bu yüzden erkek çocukları öldürüyor olsun. Ancak aynı olayın anlatıldığı baÅŸka bir pasajda yer verilen çerçeve bu kehâneti haklı çıkarmaz. Zira Musa (as) büyümüş, olgunlaÅŸmış, başından bir sürü iÅŸ geçmiÅŸ ve artık peygamber olarak Firavun’un karşısında tebliÄŸ yapmaktadır. Burada da aynı öldürme olayları yeniden baÅŸlar. Bu durumda Firavun karşısında kendisine tebliÄŸ yapan delikanlıyı görmüyor ve hâlâ o bebeÄŸi/çocuÄŸu arıyor olabilir mi? Elbette hayır. Buradan da anlaşılacağı gibi Firavun, Ä°srailoÄŸullarını toplumun diÄŸer kesimlerinden ayırarak sınıfsal bir kast sistemi oluÅŸturmuÅŸ ve onlara zulmetmektedir. Dolayısıyla konunun kehânetle kesinlikle bir alâkası yoktur. Şöyle ki:
“Ve Firavun uyrukları arasından önde gelenler: ‘Peki,’ dediler, ‘Musa ve halkının ülkede karışıklık çıkarıp (uyruklarını) senden ve senin topraklarından uzaklaÅŸ(tır)malarına göz mü yumacaksın?’ (Firavun): ‘Onların çocuklarından çoÄŸunu öldürecek ve (yalnız) kadınları saÄŸ bırakacağız: Çünkü gerçekten onların üzerinde ezici bir gücümüz var!’ dedi.” (4)
Firavun, palazlanmamaları ve zayıf kalıp baÅŸkaldırmamaları için belli aralıklarla Ä°srailoÄŸullarının erkek çocuklarını öldürmekte, kendince bir nevi zoraki nüfus planlaması yapmaktadır. Bu uygulama o dönemde Ä°srailoÄŸullarının soylarının artmasını ve geliÅŸmesini önlediÄŸi için bir nevi soykırımdır. Dolayısıyla burada kehanet gibi uydurma bir yaklaşımı tefsire konu yapmak doÄŸru deÄŸildir. Nitekim kehanetin Ä°slam düşüncesi açısından kabul edilebilir bir tarafı bulunmadığını, bu ÅŸekilde gelecekten haber verilemeyeceÄŸini veya verdiÄŸini söyleyenlerin yalancı olduklarını bütün müslümanlar bilir. Firavun, zamanının en ünlü emperyalistidir. Bir ayette “Firavun, böylece halkını ahmaklaÅŸtırdı ve onlar da sonunda boyun eÄŸdiler, çünkü onlar aldatılmış, ayartılmış bir halktı!” (5) buyrularak onun halkı küçük düşürüp aÅŸağıladığı anlatılır. Toplumu sınıflara ayırıp ezerek onların yönetici sınıfla aynı haklara sahip olmalarına müsaade etmemiÅŸtir. Bu planlamayla onun insanları ayaklanamayacakları düzeyde pek çok açıdan zayıflatarak kendi gücünü pekiÅŸtirmeyi hedeflediÄŸi aÅŸikârdır.
“Ãœlkede Firavun kendini büyüklük duygusuna kaptırmış ve ülke halkını kastlara, sınıflara ayırmıştı. (Öyle ki,) onlardan bir kısmını iyice hor ve güçsüz görmek istiyor (ve bunun için de) erkek çocuklarını öldürüyor, (yalnız) kadınlarını saÄŸ bırakıyordu: çünkü o, gerçekten de, (yeryüzünde) bozgunculuk çıkarmak isteyen kimselerdendi. Fakat biz istiyorduk ki, yeryüzünde hor ve güçsüz görülen kimselerden yana çıkalım, onların dinde öncüler olmasını saÄŸlayalım, onları (Firavun’un ÅŸeref ve itibarına) varis kılalım ve onları güvenlik içinde yeryüzünde yerleÅŸtirelim; Firavun’u, Hâman’ı ve onların ordularını da onların (Ä°srailoÄŸulları’nın) eliyle korktukları ÅŸeye uÄŸratalım.” (6)
Firavun kendini büyüklük duygusuna kaptırmış ve ülke halkını sınıflara ayırmıştır. Ayet, açıkça onlardan bir kısmını iyice hor ve güçsüz görmek istediğinden ve bu nedenle erkek çocuklarını öldürdüğünden bahseder. O, bir bozguncudur. Buna karşılık Allah, yeryüzünde hor ve güçsüz görülen kimselerin galip gelerek güvenlik içinde yeryüzünde yerleşmesini istemektedir. Bu şekilde kâfirlerin korktukları başlarına gelecek, yani iktidarları güçsüz saydıkları bizzat bu insanların elleriyle yok olacaktır.
Musa (as), hakikati getirmiş, tebliğini yapmış ama haksız yere büyücü damgası yemiştir. (7) Firavun, arkasında ona destek verecek güçlü bir kitle olmaması için bugünkü tabirle ona arka çıkacak bir kamuoyu oluşmasını engellemek istemiştir.
Sonunda Ä°srailoÄŸulları Musa (as)’nın önderliÄŸinde Firavun’un zulmünden kurtarılır. Ä°srailoÄŸullarının bitmek bilmeyen nankörlükleri karşısında Musa (as) bu kurtuluÅŸu/baÅŸarıyı onlara yine hatırlatmaya devam eder. Yeni ve zor bir imtihan atlattıklarını vurgulayarak şükretmeleri gerektiÄŸini dile getirir. Bu anlamda onların Allah’a hâlâ ihtiyaçları bulunduÄŸunu ÅŸu ÅŸekilde anlatmaya çalışır:
“Ve nitekim Musa’ya ayetlerimizi gönderip kendisine: ‘Halkını kopkoyu karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah’ın Günleri’ni hatırlat!’ diye (emrettik). Çünkü bu (hatırlatmada), darlığa sonuna kadar göğüs germesini ve (Allah’a) yürekten şükretmesini bilen herkes için mutlaka çıkarılacak dersler vardır. Hani, Musa (da) halkına (bu doÄŸrultuda): ‘Allah’ın size bahÅŸettiÄŸi nimeti hatırlayın!’ demiÅŸti, ‘O sizi Firavun yönetiminin elinden kurtarmıştı; (onlar ki) size dayanılmaz acılar çektiriyor; oÄŸullarınızı boÄŸazlayıp, kadınlarınızı saÄŸ bırakıyorlardı: (eÄŸer bilirseniz) size Rabbinizden büyük bir sınamaydı, bu. Ve (yine hatırlayın ki) Rabbiniz size (şöyle) bildirmiÅŸti: ‘(Bana) şükrederseniz, muhakkak ki size kat kat fazla veririm; yok, eÄŸer nankörlük ederseniz, bilin ki Benim azabım gerçekten çok çetindir!’ Ve Musa (şöyle) ekledi: ‘Siz ve (sizinle birlikte) yeryüzünde yaÅŸayan baÅŸka kim varsa, hepiniz hakkı inkar etseniz dahi, (bilin ki) Allah, yine de her türlü övgüye layık ve mutlak anlamda Kendine yeterli (Biricik Tanrı)dır.’ ” (8)
Musa (as), ahiret bilinciyle beraber sorumluluk duygusunun da oluÅŸması için çırpınmıştır. Tekrar tekrar nasıl bir imtihandan geçtiklerini ve şükrettikleri sürece Rabb’in onlara nasıl yardım ettiÄŸini ve edeceÄŸini anlatmaya şöyle devam etmiÅŸtir:
“Ey Ä°srailoÄŸulları! Size bağışladığım nimetleri ve sizin diÄŸer kavimlere karşı üstün gelmenizi saÄŸladığım günleri hatırlasanıza! Ve hiçbir insanın ötekine en ufak bir yararının dokunmayacağı, hiç kimseden ÅŸefaatin kabul edilmeyeceÄŸi, kimseden fidye alınmayacağı ve hiç kimsenin yardım görmeyeceÄŸi Gün(ün mutlaka gelip çatacağı) bilinciyle yaÅŸasanıza! Ve (hatırlayın) azapların en korkuncu olarak -ki sizin için Rabbinizden büyük bir imtihandı- oÄŸullarınızı boÄŸazlayıp kadınlarınızı saÄŸ bırakan Firavun hanedanının elinden sizi kurtardığımız (günleri). Ve önünüzdeki denizi yararak sizi kurtarıp, Firavun hanedanını gözlerinizin önünde boÄŸduÄŸumuz (günleri).” (9)
Bütün bu anlatımlarda Firavun’un erkek çocuklarını öldürmesinden bir zulüm örneÄŸi ÅŸeklinde bahsedilir. Ama bunların hiçbirinde kehanet gibi bir konu yoktur. Kur’an, bir tarih kitabı deÄŸildir. Bu yüzden iletmek istediÄŸi mesajı verirken ilgili olayın gerektiÄŸi kadarını anlatır. Sözü uzatmaz. Bu anlamda bilinçli olarak zamanı, kiÅŸileri, kronolojiyi ihmal ettiÄŸi de olur. Vakıanın gerçek yüzüne ışık tutar. GerçekleÅŸen olayın anlatmak istediÄŸi baÄŸlama uygun olan tarafının fotoÄŸrafını çeker. Vermek istediÄŸi mesaja yoÄŸunlaşır. Bu anlamda surenin iç baÄŸlamından koparılmış ve Kur’an bütününden soyutlanmış bir mana oluÅŸturma gayreti yorumcunun ona yapabileceÄŸi bir sürü haksızlığı da beraberinde getirir.
Buraya kadar anlatılanlar olayı müneccimlerin verdiÄŸi habere veya Firavun’un gördüğü rüyaya baÄŸlamanın anlamsızlığını ortaya çıkarmış olmalıdır. Zira kâhin ve müneccim içerikli anlatımların bu pasajların baÄŸlamıyla bir iliÅŸkisi bulunmamaktadır. Konunun kâhinlerin verdiÄŸi bir habere dayanması meseleyi hafife almak ve söz konusu ayetlerden gerekli dersleri çıkarmaya engel olmaktadır. Oysa Firavun’un zulmü ve gerekçesi açıktır. Bu ayetler, gereÄŸi gibi kavrandığında yöneticilerin bu ve benzeri haksızlıklarına karşı durulması gerektiÄŸi de anlaşılır. Asıl olan, halkı sınıflara ayıran, bölen ve aÅŸağılayan uygulamaları bu ayetler baÄŸlamında yargılamaktır.
Ayetlerden gerekli dersleri çıkarmak için konunun insan idraki açısından anlaşılabilir, karşı konulabilir ve mücadele edilebilir bir düzlemde ilerlemesi gerekir. Önemli olan kişinin zihnini olağanüstü yaklaşımlardan kurtarıp surelerden çıkarılacak mesajları, yaşamında kendisine rehberlik edecek şekilde anlamasına yardımcı olmaktır. Kâhin anlatımında mesele gökyüzüne havale edilir. Oysa normal şartlarda hemen herkesin bu ayetlerden hareketle kendi toplumunu ve içinde bulunduğu zemini sorgulamasının önü açılmalıdır. Çünkü sınıfsal ayrımların ve bunu sağlamaya çalışan zoraki nüfus planlamalarının bulunduğu yerlerde zulüm vardır. Bunlar bazen soykırımlara varacak derecede ağır bir şekilde de ilerleyebilir. Elbette bu tür uygulamalara mümkün olan her vesile ile dur denilmelidir.
Bu meselede insanı atıl kılan konulardan biri de “imtihan” konusudur. Çünkü konu iyi anlaşılmadığı zaman olup biten her ÅŸey bir ayrım yapılmadan bütünüyle Allah’ın iradesine havale edilir. ÖrneÄŸin “Ve (hatırlayın) azapların en korkuncu olarak -ki sizin için Rabbinizden büyük bir imtihandı- oÄŸullarınızı boÄŸazlayıp kadınlarınızı saÄŸ bırakan Firavun hanedanının elinden sizi kurtardığımız (günleri).” (10) ayeti, ilk bakışta Firavun’un bu uygulamasının Allah’ın doÄŸrudan bir imtihanı olduÄŸu intibaını verir. Yani Ä°srailoÄŸullarının nasıl davranacağını ortaya çıkarmak için Firavun’a bunu yaptıran (hâşâ) sanki Allah’tır. Ya da Allah, Ä°srailoÄŸullarını denemek için onlara zulmedilmesine müsaade etmektedir. Bu doÄŸru deÄŸildir. Tam tersine burada anlatılmak istenen ÅŸey, bu zulüm karşısında Ä°srailoÄŸullarının sessiz kalmalarıdır. Ä°mtihan, ne yapacaklarını görmek için onları zulme uÄŸratmak deÄŸil, bizzat Firavun’un yaptığı zulüm karşısında nasıl davrandıklarına bakmaktır. Burada zulmü yapan Firavun, zulme karşı hiçbir ÅŸey yapmadan sessiz kalan Ä°srailoÄŸullarıdır. Önceki ayetlerde onların diÄŸer kavimlere üstün gelmelerinin saÄŸlandığı anlatılır. Burada da Firavun’un zulmünden kurtarıldıkları vurgulanır. Onların bu zulüm altında nasıl itaatkâr davrandıklarını hatırlamaları istenir. Böylece imtihanı kaybetmiÅŸlerdir. Çünkü bu zulümden kendi gayretleriyle kurtulmak istememiÅŸlerdir. Hatta Musa (as) baÅŸkaldırma ve haklarını arama noktasında onları ikna edemediÄŸinden olsa gerek Firavun’dan onları kendisiyle gelebilmeleri için serbest bırakmasını talep etmiÅŸtir. (11) Ä°lk imtihanı böylece kaybeden Ä°srailoÄŸulları Firavun’un zulmünden kurtarıldıktan sonra da imtihanı kaybederler. Sonraki ayetlerde ise bu zulümden kurtarıldıktan sonra dahi buzağıya tapındıkları anlatılır. Kurtarılmalarına şükredecekleri yerde buzağıya tapmaları zulüm olarak nitelenir. Onlar, zulüm altındayken de galip geldikten sonra da imtihanı kazanamamışlardır. Allah, önce sömürülmeye karşı çıkmalarını sonra da kurtulmanın şükrünü onlardan beklemiÅŸtir. Her iki durumda da iyi bir sonuç ortaya çıkmamıştır. Burada zulmüyle aktif pozisyonda olan Firavun‘dur. (12) Ayrıca olayın imtihan boyutunun iyi anlaşılamaması bu sefer de zulüm karşısında sessiz kalarak teslim olan Ä°srailoÄŸullarının durumundan ders çıkarmaya engel olmaktadır. Bütün bu yorumlar, gayb ve Ä°lahi irade karşısında insana edilgen bir rol biçmenin sonucudur. Allah’ın iradesi ile kulun fiilleri arasında doÄŸru bir iliÅŸki kurulamadığı sürece bu ve benzeri yanlış anlamalar her zaman devam edecektir. (13)
Not: Bu yazı, “Sözün BaÄŸlamı” adlı eserden iktibas edilmiÅŸtir.
Dipnotlar:
1. Taberî, Tefsîru’t-Taberî, c. 8, s. 2338-2340; Ä°bn Kesîr, Tefsîru’l Kur’ani’l-Âzîm, c. 6, s. 231.
2. Kurtubî, El-Câmi’u Li-Ahkâmi’l-Kur’an, c. 13, s. 253-257.
3. Kur’an’ın doÄŸru anlaşılması açısından bütünlüğüne dikkat edilmesi gerektiÄŸi açıktır. Bu bütünlük dikkate alınmadığında ciddi hatalara yol verilmektedir.
4. A’raf suresi, 127. ayet. (M. Esed Meali).
5. Zuhruf suresi, 54. ayet. (M. Esed Meali); Ayetin farklı meallerdeki karşılığı ÅŸu ÅŸekildedir: “Kavmini küçümsedi, onlar da ona boyun eÄŸdiler. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir kavim idiler.” (S. AteÅŸ Meali); “Firavun, kavmini küçük düşürdü (ezdi). Onlar da kendisine itaat ettiler. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir toplumdu.” (Diyânet Meali); “Bu suretle kavmini küçümsedi. Onlar da kendisine itaat ettiler. Hakikat onlar fâsıklar güruhu idi.” (H. B. Çantay Meali); “Firavun kavmini aldattı; onlar da kendisine boyun eÄŸdiler. Onlar yoldan çıkmış bir kavimdir.” (Diyânet Vakfı Meali).
6. Kasas suresi, 4–6. ayetler. (M. Esed Meali).
7. “Biz, Musa’yı mesajlarımızla ve (Bizden aldığı) açık bir yetki ile göndermiÅŸtik. Firavun’a, Hâman’a ve Kârun’a; ama onlar (yalnızca), ‘O, bir büyücüdür, bir yalancıdır!’ demiÅŸlerdi. (Firavun’a ve tebaasına gelince,) Musa onlara Bizden (aldığı) hakikati getirdiÄŸinde ‘Onun inançlarını benimseyenlerin kadınlarını saÄŸ bırakıp oÄŸullarını öldürün!’ dediler. Fakat inkârcıların hilesi hep boÅŸa çıktı.” (Mümin suresi, 23-25. ayetler. M. Esed Meali).
8. Ä°brahim suresi, 5–8. ayetler. (M. Esed Meali).
9. Bakara suresi, 47–50. ayetler. (M. Esed Meali).
10. Bakara suresi, 49. ayet. (M. Esed Meali)
11. A’raf suresi, 105. ayet.
12. Bu ayet bağlamında müneccimlerin ve rüyanın söz konusu edilmesi halkını küçük gören bir liderin aktif pozisyonunun göz ardı edilmesine yol açmaktadır.
13. İlgili yorumların önemli bir kısmı bu alanda oluştuğu için gayb konusunda Tekvir suresinin ana mesajından haberdar olmak gerekmektedir.
Henüz yorum yapılmamış.